Atatürk Bir Deha - Serdar Yıldırrım

Katılım
30 Eki 2021
Mesajlar
46
Tepki puanı
111
Konum
Bolu
Aracınız
Civic FB7 2016
DEDEM ADEM YILDIRIM'IN KURTULUŞ SAVAŞI ANILARI
Yıl 1921. Anadolu düşman kuvvetleri tarafından kuşatılınca, Mustafa Kemal, Türk Ordusu'nu, Sakarya Irmağı'nın doğusuna çekmiş. Burada 1.5 yıl genel bir taarruz için, hazırlık yapmış. Bu hazırlıklar sırasında şehirlerden, kasabalardan, köylerden, Mustafa Kemal'in çağrısına uyarak gelen binlerce genç varmış. Bunlardan birisi de, dedem Adem Yıldırım'mış. O zamanlar henüz 19 yaşında olan dedem 1.90' a yaklaşan boyu ve sırım gibi vücuduyla gözünü budaktan sakınmaz, korkusuz, mert, yiğit bir köy delikanlısıymış. Ordugahta geçen ilk günler, yürüyüş talimleri, silah tutuş, kullanış ve atış çalışmaları derken, günlerden bir gün Mustafa Kemal yanında kurmay subayları olduğu halde yenice oluşturmaya çalıştığı Türk Ordusu'nu denetime çıkmış.
Dilerseniz bundan sonrasını dedem anlatsın: O gün öğle vakitleriydi. Geniş ovada pek çok alay, tabur, bölük, Mustafa Kemal Paşa tarafından teftiş ediliyordu. Paşa, eseri olan Türk Askeri'ne sağ elini hiç indirmeden selam vererek geliyordu. Arada bir, Merhaba asker, diyor, biz de sağ ol diyorduk. Ben uzun boylu olduğum için, bölüğün başındaydım. Mustafa Kemal Paşa Hazretleri geldi tam önümde durdu. Merhaba asker, dedi. Biz, sağ ol, dedik. Yüzünü bize döndü. Rahat, dedi. Biz de, tüfeklerimizi indirdik. Rahat pozisyonuna geçtik. Bir metre kadar önümdeydi. Bir an göz göze geldik. O deniz mavisi gözleri, inanılmaz etkileyici bakıyordu. Sanki her an insanın üstüne atılacakmış gibiydi. Gözlerim karardı, başım döndü. Rahat pozisyonunda olmam beni kurtardı. Kabzası yere dayalı tüfeği sıkı sıkı tuttum, dayandım ve yere düşmedim. Aradan bunca yıl geçmesine karşılık o çelik bakışları hiç unutmadım.

xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx

O yıllarda Yunan Ordusu Anadolu içlerine doğru ilerliyordu. Adem Yıldırım, Yunanlının geldiğini duyunca köydeki genç, çocuk, kadın, ihtiyar kim varsa toplayıp köyün ilerisindeki dağa götürmüştü. Orada köylüleri emin bir yere gizledikten sonra, elinde mavzeriyle geri dönerek, ağaçların arasına saklanıp, köyü seyre dalmıştı. Acaba Yunan askerleri köyde ne yapacaktı?
Adem Yıldırım az sonra kendi evinden feryatlar duymaya başlamıştı. Evde neler oluyordu?
Yunan askerleri, köyün zenginini yakalamışlar ve konuşturmak için, işkence ediyorlardı: Söyle Türko, altınlar nerede?
Yunan askerleri, acımadan elleri, ayakları bağlı adamı evdeki ocağın içinde yanan odun ateşine doğru sürüyordu: Konuş Türko, altınları nereye sakladın?
Zavallı adamın ayak parmakları ve bilekleri yanmıştı. Yunan askerleri, onu daha da ateşin içine itiyordu.
Bu arada Adem Yıldırım sesinden tanıdığı köyün zengininin yürek parçalayan feryatlarına dayanamamış ve evin yanındaki tarabalığa tüfeğiyle iki el ateş etmiş. Tüfekle ateş edildiğini duyan Yunan askerleri, Türk askerleri geliyor zannedip, kaçıp gitmişler. Bunun üzerine Adem Yıldırım eve gelmiş ve yarı beline kadar ateşte yanmış ve ölmüş olan adamı ateşin içinden çıkarmış. Daha sonra olayı öğrenen ve çok üzülen zengin adamın karısı evlerinin ahırına, toprak altına gizledikleri bir teneke altını, Ankara'daki Mustafa Kemal Paşa'ya ulaştırılmak üzere, Türk subaylarına teslim etmiş.
Ben çocukken, her yıl yaz tatilinde bir haftalığına köye giderdik. Dedem her gidişte gerçekten yaşadığı bu olayları bana anlatır ve Serdar, yaz bunları, derdi. Ben de, merak etme, dede, mutlaka yazarım, derdim. İşte, bu hikayeler, dedemin bana anlattığı hikayelerdir. Dedemi son olarak on üç yaşındayken görmüştüm. Otuz yedi yıl sonra bu anıları yazmak nasip oldu. Umarım okuyanlar, Mustafa Kemal Atatürk'ü ve Cumhuriyeti çok severler. Atatürk'ün devrimlerine sahip çıkarlar ve savaşın ne kadar acımasız olduğunu anlarlar. Kurtuluş Savaşı kolay kazanılmadı. Sevgiyle kalın.

Yazan: Serdar Yıldırım
 

OnurHas

Super Moderator
Yönetici
Katılım
18 Kas 2018
Mesajlar
517
Tepki puanı
696
Konum
Kastamonu
Aracınız
Civic FK7 HB 2018
Kaleminize kuvvet Serdar Hocam, okurken türlerim diken diken oldu. dedenizin ve Atatürk başta olmak üzere bu vatanı bizlere armağan eden nice isimsiz kahramanın ruhu şad olsun.

Bugün istisnasız her Türk genci bu vatanın ne koşullarda kazanıldığını öğrenmek için Nutuk'tan başlayarak Halide Edib, Yakup Kadri, Reşat Nuri, Falih Rıfkı gibi yazarlarımızın eserlerini okumalı.

Bilhassa sizin dedelerinizin anlattıklarının nicelerini öğrenmek için Halide Edib, Yakup Kadri, Falih Rıfkı, Mehmet Asım gibi isimlerin yer aldığı, Atatürk tarafından Yunan'ın Anadolu'da Türk'e yaptığı dünyaya duyurmak için kurduğu Tetkik-i Mezalim heyetinin raporlarını okumak gerek.
 
Katılım
30 Eki 2021
Mesajlar
46
Tepki puanı
111
Konum
Bolu
Aracınız
Civic FB7 2016
Mesajınıza teşekkürler. Atatürk'ü bıkmadan usanmadan anlatmalıyız. Anlamayanlar olayı tek taraflı öğrendikleri için, sevmiyorum, diyorlar. Gerçekleri öğrenince Atatürk bir kahramanmış diyorlar. Birkaç yıl önce bir sitede paylaştığım Atatürk hakkındaki makalemin altına yazılan yorum şöyleydi: Yol ayrımını geçmiş ve ıssız bir yola girmiştim. Bu yazıyı okuyunca değiştim. Kendime geldim. Beni elli yaşında Atatürkçü yaptın ya helal olsun sana.
Benim 200'den fazla site ve forumda, 1000 tane face grubunda şiirlerim okunuyor. Her gün pek çok beğenen ve yorum yapan oluyor. Okurlar Atatürk'ü çok seviyor.

GÜMÜLCİNE GÖÇMENİ 60 YAŞLARINDA AHMET BEY ANLATTI
" Benim dedem Halil Çavuş Osmanlının son zamanlarında 21 yıl askerlik yapmış. Cephelerde savaşmış. İngiliz, Suriye'de arapları kandırırmış. Getirdiğin her Osmanlı askeri için, sana bir reşat altını dermiş. Arap askeri, Osmanlı askerini bağlayıp getirirmiş. İngiliz, araba altını verirmiş. İngiliz geri almasın diye, arap altını yutarmış. Sonra ingiliz Osmanlı askerini yüzükoyun boğazı raylara gelecek şekilde yatırırmış. Tren askerin üstünden geçermiş. İngiliz sonra kılıçla arabın karnını yarar, altını alırmış.
Osmanlı askeri ile arap askeri cephede ingilize karşı savaşırken, arap, arkadaşı Osmanlı askerini siperde arkadan vururmuş. Mustafa Kemal Atatürk, bu durumu bildiği için, tayin olduktan sonra orduyu şimdiki sınırlara çekmiş.
Halil Çavuş, Cumhuriyet ilan olduğunda en çok sevinenlerden biriymiş. Şu araplardan kurtulduk, dermiş. Daha uzun yıllar yaşamış. Öldüğünde oğlu 75 yaşındaymış. Ahmet Bey şimdiki gençler bunları bilmiyor. Bilseler yanlış akımlara kapılmazlar, dedi.
" Bu anlattıklarınızı gençlere ve genç kalmasını bilenlere duyurmama izin var mı? " diye sordum. Ahmet Bey dikkatli bir şekilde gözlerime baktı. Başını salladı. İzin senin, dedi.
" Söylediklerimi hatırlayabilecek misin? İstersen bir kağıt kalem al, yaz, "
" Merak etmeyin, virgülüne kadar beynime yazdım. Eve gidince defterime de yazarım. Dünya durdukça insanlar bunları unutmaz ve yanlıştan uzak kalırlar. "

Yazan: Serdar Yıldırım
 
Geri
Üst